Simav Mutlu Son Masaj Esra Hanım
Simav Mutlu Son
Simav Mutlu Son Çocukta hem naif hem pml pırıl saf bir şeyler farkına varmışti ve kanı ısınmıştı. Dediği şeyi de çok içinden gelerek söylemişti. Kıyıya yanaştıklarını ve insanoğluın yavaş yavaş hareketlendiğini fark ettiler. Otobüse dönmeye karar verdiler. İkisi de otobüse daha keyifli bindi. Mine’nin melankolikliğinden eser kalmamıştı sanki. Bu çocukla kim bilir otobüsten sonra tekrar görüşmeyecekti ama yol birden onun için daha keyifli bir hal almıştı.
Yılmaz’ın hafifçe gözünün önüne gelen parlak siyah saçları, koyu kaşları, çakmak çakmak iri kahverengi gözleri vardı ve çok sıcak bakıyordu. Teni oldukca koyu ve parlak idi. Esmer olmasına karşın kollarında yahut boynunun aşağısında pek kıl yoktu. Tişörtü üzerine yapışacak kadar dardı ve göğüs uçları hafifçe belli oluyor ve yapılı fiziği hissediliyordu. Çok uzun boylu değildi ama kol ve göğüs kasları oldukca dikkat çekiyordu. Giydiği kot dar ve biçimli kalçalarını belli ediyordu.
Simav Mutlu Son
Simav Mutlu Son Özellikle otobüse binerken, Yılmaz montunu çıkarırken iyice incelemişti Mine. İkisi de birbirlerine iyi yolculuklar dileyerek yerlerine geçti. Bir sonraki otobüsten ininceye kadar yol sanki daha rahat geçti Mine için. Bir ara müzik ile hafifçe uyuklamış bile olabilirdi. Susurluk’ta mola verdiklerinde Mine hızla otobüsten çıktı, arkasına bakmadı. Önce kendi gereksinimlarını giderdikten ve kendini aynada denetim ettikten sonrasında bahçeye çıktı. Ilık bir Haziran gecesiydi, üşümüyordu. Cırcırböceklerinin ötüşü bir sükünet katmıştı. Neredeyse sabahın dördü olmuştu. Havada geceye özgü hafifçe bir rutubet birazcık ürpertiyordu; bir taraftan da bahçelerdeki otomatik sulama cihazlannın havaya saçtığı bir nem vardı.
Cırcırböceklerinin sesi bu sulama sisteminin sesiyle naturel bir ahenk tutturmuştu sanki. Otobüsler tesislerin önünde camlarını yıkıyor, şoförler çay içip muhabbet ediyordu; yolcular ise genelde tesislerin içindeydi. Mine ise birazcık uzaklaşmış cırcırböceklerinin sesinin daha çok geldiği ağaçlıklı, yanında kocaman bir tarla olan; yıldızların ve gecenin yoğunlukla hissedildiği bir yerdeydi. Birden yanında Yılmaz’ı fark etti. Otobüsten sanki ondan kaçarcasına veya tam bir yabancıymışçasına inmişti ve şimdi birden yanında fark edince hafifçe bir kabahatluluk hissetti.